Kokular ve Davranışlarımıza Etkisi
24/12/2021
Kokular ve Davranışlarımıza Etkisi
Çiğdem Burçin Gökdemir, Ticari & Destek Fonksiyonlar Gelişim Kıdemli Uzmanı
Dış dünyayı nasıl algıladığımız aslında binlerce yıldır tartışılan bir konu. Fakat hepimizin en temelde bildiği bir şey var ki dış dünyada gördüğümüz, tattığımız, dokunduğumuz, duyduğumuz ve de kokladığımız her şey beynimiz tarafından yapılan bir değerlendirmenin sonucu.
Ama söz konusu beynimiz olduğunda bir duyumuz diğerlerine göre daha ayrıcalıklı. Bu duyumuz tahmin edebileceğiniz gibi “KOKU”. Koku evrimsel olarak incelendiğinde en eski duysal sistemimizdir. Öyle ki koku duyusu anne karnında ilk gelişen duyumuz olmasına karşı en az anlaşılmış olanıdır. 24 saat boyunca çalışır ve hiçbir zaman “kapatılamayan” tek duyumuzdur.
İnsanda koku sistemi, bir köpek ya da kemirgene göre daha az gelişmiş olsa da burnumuzun sahip olduğu yaklaşık 400 farklı reseptör sayesinde 10.000’e yakın kokuyu çok düşük konsantrasyonlarda olsalar bile algılayıp ayırt etme yeteneğine sahibizdir.
Nasıl koku alıyoruz?
Bir maddenin kokusunu algılayabilmek için, öncelikle ortamda koku moleküllerinin olması gerekir. Koku molekülleri burun boşluğundan girerek burada yer alan mukus salgısı içinde çözünürler. Burun kökünde bu molekülleri algılan sinir hücreleri vardır, bunlara olfaktör sinir denir. Tabi bu sinir hücrelerinde de reseptörler (alıcılar) bulunur. Reseptörler aynı bir anahtar kilit benzetmesinde olduğu gibi koku molekülüyle bağlanırlar. Olfaktör sinir üzerinde oluşan sinyaller koku merkezine taşınırlar. Bu sinyaller beyinde işlenir ve alınan kokunun tanımlaması gerçekleşir.
Peki… koku hayatımızda ne kadar önemli olabilir?
Koku alma duyusu beynimizin duygu, hafıza ve yaratıcılığı etkileyen kısmında yer alır. Vücudun ilk ve en tanımlayıcı deneme mekanizmasıdır. Bir ortamın iyi ya da kötü olduğunu anlamak için çevremizi algılamamızı, hayatta kalmamızı ve sosyalleşmemizi sağlar.
Yaşamsal öneme sahip
Hayvanlar dünyasında yaşamsal öneme sahip koku duyusu beslenme, üreme, bulunulan bölgeyi tanıma ve iletişim kurma gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasında ve davranışlarının belirlenmesinde rol oynar. Yavrular doğdukları andan itibaren annelerini kokularından tanıyabilirler. 24 saatten kısa bir sürede anne de yavrularının kokularını ayırt edebilir.
Her ne kadar bunu bilinç düzeyinde yapmasalar da insanlarda birbirlerini kokularından ayırt edebilirler. Örneğin bir bebek kendisini emziren kadın olarak annesini, diğer kadınlar arasından ayırt edebilir. Benzer bir mantıkla anne de bebeğini diğer bebekler arasından kokusundan tanır. İnsanlar için de koku alma sistemi en az hayvanların yaşamında olduğu kadar önem taşır.
Koklamak hayat kurtarıyor
Her şeyden önce koku duyumuz bir erken uyarı sistemi olarak görev yapar. Gaz sızıntısı, bozulmuş bir yiyecek ya da yangın gibi tehlikeli durumların koklama yeteneğimiz sayesinde farkına varırız. Bir besini yemeden önceden koklamak, bizi besin zehirlenmesine karşı korurken aynı zamanda doğru besini bulmamızı sağlar. Kişi uyurken bile görev başında olan koku duyusu, duman kokusu gibi tehlikeli durumlarda bizi uyarır ve hayatta kalmamızı sağlar.
Duyguların iletişiminde rol oynuyor
Kaygılı, korkmuş, mutlu, güvende, huzurlu, âşık gibi hissetmemizi sağlayacak şekilde ruhsal durumumuzu, eş seçimimizi, karar vermemizi ve hormonlarımızı etkilediği yönünde araştırmalar bulunur. Örneğin; Bir çiçek kokusu aldığımızda kendimizi romantik, güvende ve huzur hissedebiliriz. Baharat kokusu aldığımızda keyifleniriz.
Kaygıyı da koklayabiliyoruz
Canlılar korktuklarında vücutlarından salınan korkunun kimyasal içeriği diğer canlıları çevresel uyaranlara karşı daha duyarlı hale getirir.
Öyle ki yapılan bir deneyde; bir grup kişiye korku diğer gruba da komedi filmi izlettiriliyor. Kişilerin koltuklarına kokuyu emecek pedler yerleştiriliyor. Farklı bir gruba her iki deney grubunun pedleri koklatılıyor. İlginç bir şekilde koklayanlar, kimlerin korku filmi izlediklerini seçebiliyorlar.
Duyduklarımızı ya da gördüklerimizi mi hatırlamak daha kolay, yoksa bir kokuyu mu?
Beynimizde bulunan koku merkezi, hafızamızın, duygularımızın, korkularımızın yönetildiği limbik sistem ile yakından oldukça ilişkilidir. Daha sonra bu kodlanan koku, limbik sistem tarafından bir anı ile veya bir duygu ile eşleştirilir. Yapılan araştırmalara göre görsel hafıza 4 aylık bir süreçten sonra %40 etkili olabilirken, koku hafızası 1 yıl sonra bile %60 daha etkili olduğu görülmüştür.
Bazen burnunuza bir koku gelir ve onu sadece bir saniyeliğine bile hissetseniz, sizi alıp, çok uzaklara anıların tam ortasına götürüp bırakır. Geçmişteki o anı, o anda bulunduğunuz mekânı hatta o duygularınızı öylesine net, öylesine canlı hatırlarsınız ki, bu his size oldukça sıra dışı gelir. Bu koku, geçmişten birisinin kullandığı bir parfüm ya da çocukluk zamanlarınızda evinizde pişen kurabiyelerin kokusu olabilir.
Koku artık bir pazarlama stratejisi
Bu bilgilerden yola çıkarak firmalar, tüketicilerin hafızalarındaki güzel anıları canlandırmak suretiyle satılan ürünleri çekici hale getirmeye çalışıyorlar. Buna “Pazarlamanın 3. Boyutu” diyorlar. Geçtiğimiz dönemlerde birçok şirket pazarlama faaliyetlerinde sadece 2 duyuyu yani görme ve işitme duyusunu kullanırken artık onlardan çok daha etkili olan koku duyusunu da kullanmaya başlamıştır.
Pek çok sektörde müşterilerin karar vermesini kolaylaştıracak, ruh hallerini etkileyebilecek her çeşit özel koku kullanılmaktadır. Öyle ki geliştirilen özel kokular markaların, logoların önüne bile geçmektedir. Çünkü koku kişilerin davranışlarını etkilemektedir.
Rolls-Royce 1960’larda ürettiği yeni modelin beklenilen başarıyı elde edememesi üzerine bir araştırma gerçekleştiriyor ve önceki modellerde kullanılan doğal malzemelerin oluşturduğu kokunun yeni modelde olmadığını keşfediyor. Tam da bu noktada özel bir koku oluşturuluyor ve otomobile sıkılıyor. Hemen ardından satışlar istenilen seviyelere yükseliyor.
Nike deneyinde biri hoş kokulu diğeri kokusuz iki farklı odaya birbirinin aynı iki ayakkabı konularak kullanıcılara tercihleri soruluyor. Kullanıcılar hoş kokulu odadaki ayakkabının değeri %10 daha pahalı bile olsa , %84 oranında bu odadaki ayakkabıyı tercih ediyor.
Yine yapılan bir diğer araştırmada ziyaretçiler hoş kokulara maruz bırakıldıklarında ziyaret zamanlarının %26 ve reyonda kalma sürelerinin ise 3 kat arttığı gözlemleniyor.
İçinden geçtiğimiz bu dijital dönüşüm çağında, gerçeğe daha da yaklaşabilmek adına koku, oldukça önem kazanmaktadır. Bundan dolayıdır ki teknoloji firmaları kokuları, 3d printerlar gibi işleyebilecek cihazlar/algılayıcılar geliştirmekle meşguller. Şu sıralar gündemimizi oldukça meşgul eden metaverse dünyasında, gezip, alışveriş yapıp, sözüm ona avatarlarla iletişime girerken, aynı zamanda ortamdaki nesneleri, yemekleri, avatarların parfümlerini koklayabildiğimizi bir düşünün! İşte o zaman gerçek anlamda sanal bir dünyanın içinde yaşıyor olmaz mıyız?