Kendinize Johari Penceresi’nden bakın!

17/8/2020

Kendinize Johari Penceresi’nden bakın!

Johari Penceresini daha önce duymuş muydunuz? Psikolog John Luft ve Ingham, 1955 yılında bireylerin iç ve dış tarafa yansıtmak istedikleri algılarıyla ilgili “Johari Penceresi” modelini geliştirerek, kişilerin kendileriyle ve diğerleriyle olan ilişkilerini daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedeflemişler. Sonuç olarak da insanı tanımlarken insanın “içerideki sen” ve “dışarıdaki sen” şeklinde 2 ayrı görüntüsü olduğunu ortaya atmışlar.

İçerideki sen, kişinin kendini nasıl gördüğü ile ilgili durumu anlatırken, dışarıdaki sen ise kişinin dışarıdan nasıl algılandığı ile ilgili durumu anlatıyor.

 

Johari Penceresi nedir?

Aslında pencere demelerinin sebebi, algılarımızı oluşturan odalara en yakışan metafor olması. Ve ancak bu pencerelerden bakarak kendimizi daha iyi anlayabiliyoruz. Kendimize dair algı durumumuz, 4 farklı pencereden oluşuyor. Bunlar: Açık alan, saklı alan, kör alan, bilinmeyen alan.



  • Açık Alan: Kişinin kendisiyle ilgili bildiği, gözlemlediği her türlü durumunun dışarıdan da benzer şekilde algılanma durumu.
  • Kör Alan: Kişinin kendisiyle ilgili bilmediği, henüz gözlemlemediği alanlarının dışarıdan fark edilerek algılanması durumu.
  • Saklı Alan: Kişinin kendisiyle ilgili bildiği, gözlemlediği durumların karşı taraf tarafından bilinmediği algılanmadığı durumu.
  • Bilinmeyen Alan: Kişinin kendisiyle ilgili farkında olmadığı gibi dışarıdakilerin de kişiyle ilgili farkında olmadığı durumu ifade eder.


Johari Penceresi bize hangi kapılara açıyor?

Günlük hayatta başımıza gelen her şeyi yorumlama şeklimizi, bizlerin algısı belirliyor. Anlayacağınız algımız kadar konuşuyor, anlıyor ve görüyoruz. Hani hep derler ya “Bir kişinin anlattığı karşıdakinin algıladığı ile sınırlıdır.” diye. İşte tam da bu noktada algılarımızın bize özel birer kimlik olduğunu nasıl da net bir şekilde tanımlamış oluyoruz.  

Johari Penceresi, bizlere daha çok iletişim becerilerimizi geliştirme noktasında pencereler açmakla beraber, yapılan araştırmalar duygusal zekası yüksek kişilerin iletişim becerilerinin de gelişmiş olduğunu doğruluyor. Duygusal zekası yüksek kişiler aslında Johari Penceresi olayının çoktan farkına varmışlar ve farkındalık kazanmışlar gibi görünüyor.

 

İçsel farkındalıkla başlar her şey…

Duygusal zeka ve farkındalık temelde bütünleşik kavramlar. Öyle ki her şey içsel farkındalıkla başlar. Bir yumurta düşünün… Bu yumurtayı dışarıdan kırdığınızda görürsünüz ki kabuk parçalanır ve yumurtanın özü dağılır. Ancak yumurtanın olgunlaşmasını beklerseniz gün gelir olgunlaşır, içeriden kırılır ve canlı öze dönüşür. İşte o zaman görürüz ki öz farkındalık da; ancak içten dışa doğru olmaktadır. Koçlukla ilgili aldığımız eğitimlerde de danışmanlarımız bu konuyla ilgili “Anda özgürlük vardır” derdi ki gerçekten eminim sizlerin de buna benzer deneyimleri vardır. Bilmeliyiz ki “Farkındalık Anda!”

O halde ana dönmek, içerideki ve dışarıdaki bize objektif olarak bakmak konusunda faydalı olacağına inandığım Johari Penceresi’ne gelin birlikte perde arayalım.

 

Pencereyi aralarken…

Bu noktada Johari Penceresinin alanlarına daha yakından bakmaya ne dersiniz?

Açık Alan: Bu alan ne kadar genişse, iletişim kayıpları o kadar az, duygusal zekamız da o kadar gelişmiş oluyor.

Kör Alan: Kişisel gelişim anlamında baktığımızda keşfetmekte en çok zorlandığımız fakat bize dışarıdakiler tarafından ayna tutan alanımıza “kör alanlar” diyebiliriz. Kör alanlara ben daha çok “ben demiştim” alanları diyorum. Bu alan, kimilerinin ebeveynleri, kimilerinin eşleri ya da yakın arkadaş çevresi tarafından çoğu kez gözlemlenmiş ve dile getirilmiş alanlardan oluşuyor. Bu alanlarımıza, ön yargıyla yaklaşmadan bir kez daha gözden geçirelim derim. Örneğin şirketimizde yapılan 360 derece yetkinlik değerlendirme raporları bu alanlarımızı fark etmek için bir kılavuz niteliği taşıyor.

Saklı Alan: Bu alanı kabul edilme korkumuz belirler. Hayatta çeşitli rollerimiz vardır ve bu roller kendimize dair bazı özellikleri saklamamamızı gerektirebilir. Kendimize dair saklamayı tercih ettiğimiz bu özellikleri çok daha iyi tanımaya ve algılamaya çalışmalıyız ki bunları doğru zamanda doğru şekilde yönetmeyi öğrenebilelim.

Bilinmeyen Alan: Bilinmeyen alan yani potansiyel hazinemiz… Bu ifade sizlere de çok mistik ve ilgi çekici gelmiyor mu? Bilinmeyen alan, bizim genelde 3. Oda olarak tanımladığımız gizli potansiyelimiz, bir nevi gizli hazinemiz gibidir. Buradaki hazineyi anı yaşayıp kendimizi gözlemleyerek veya profesyonel danışmanlık alarak çözümleyebiliriz.

 

Bilinçaltımızı keşfetmek

Profesyonel koç olarak bizler, görüşmelerimizde katılımcıların bilinmeyen alanlarını açık alana taşımaya çalışıyoruz. Burada önemli olan soruları kişinin bilinçaltı dünyasına açılan bir kapı olan bilinmeyen alana sormaktan geçiyor. Bizler iş dünyasında her türlü etkiye karşı prefrontal korteksimizin (ön lob) bizi yönlendirmesi ile bilinçli düzeyde tepkiler vermeye programlıyızdır. Bu korteksimiz bizim gibi kurumsal hayatta var olan kişiler için oldukça gelişmiş boyuttadır. Ancak çoğu zaman bilincimizin arşivi olan ve beynimizde limbik sistemimizin yönetiminde var olan dürtüsel bilinçaltımız hayatımızın çoğu anını biz farkında olmasak da etkiliyor. Farkındalıksız bir farkındalık alanı olan bilinçaltımızın aslında bizimle farkındalık noktasında çok ilişkisi var. Bu açıdan baktığımızda kendimizi doğal ortamımızda anlık tepkilerimize bakarak gözlemlemeye vakit harcarsak, belki kendimizi keşfetmemiz adına bir başlangıç olabilir. Kendini keşfetmek yolculuğunda ünlü ressam Michelangelo’nun da 80 yaşında “Hala öğreniyorum.” ifadesi bu açıdan çok anlamlı. Öğrenmek ve doğru sonuçları alacak şekilde, gelişmek hayat boyu devam eden uzun bir yolculuk.

Unutmamak lazım ki, mutluluk bir varış değil, bir yoldur. Yolu yaşarken fark etmeyi seçen de bizler isek nice mutlu yolculuklara… Bunun için Mindfullness, NLP, Koçluk vb. teknikler de mevcut. Eğer bu konuda detaylı bir bilgi edinmek istiyorsanız bu konularla ilgili araştırma önerilerimi aşağıda belirtiyorum.

 

Kitap önerileri:

  • Doç. Dr. Zümra Atalay - Şefkat
  • Doç. Dr. Zümra Atalay - Bilinçli Farkındalık-Mindfulness
  • Richard Brandler – NLP Değişim için Beyninizi Kullanın
  • Bediz Kılıçkını Nurdan Esen – Kalbe Dokunan Koçluk

Yazar

Özge Kaya

Özge Kaya